1. hepsiburada
  2. Kitaplar Filmler Müzikler
  3. Kitaplar
  4. Edebiyat Kitapları
  5. Roman Kitapları
  6. Genel Konular Kitapları

Elif Şafak Kitap Seti (15 Kitap)

Elif Şafak Kitap Seti (15 Kitap)
Mağaza: hepsiburada
Son Fiyatı: 1795.00 TL

Benzer Ürünler

Satıcıdan aynı kategoride diğer ürünler

Tümü

Ürün bilgileri

Elif Şafak Kitap Seti (15 Kitap) Elif Şafak Seti Havva'nın Üç Kızı İnanca, inançsızlığa, arayışa, farklı kadınlara ve aşka dair baş döndürücü bir yolculuk... Ben ne annem gibi dindarım, ne babam gibi kâinatın, beş duyumla kavradığım şeylerden ibaret olduğuna kaniyim. Öyleyse ben neredeyim? Ne mutlak dindarlığa, ne de mutlak akılcılığa dahil olmak isteyenler için bir başka yaklaşım, yeni bir varoluş şekli yok mu acaba? Bir üçüncü yol mesela? Kim bilir? Şirin, Mona ve Peri… Günahkâr, İnanan ve Şaşkın. Münkir, Mümin ve Mütereddit… Böylesine farklı üç genç kadın nasıl bir araya gelebilir? Arkadaş olabilirler mi sahi? Hatta kız kardeş? Tanrı, bilim, kimlik, aidiyet, Doğu-Batı tartışmalarının tam ortasında hiç kimselere benzemeyen, karizmatik bir adam, sarsıcı bir skandal ve sıra dışı bir aşk... yarım kalan... seneler sonra yeniden canlanan... Elif Şafak büyüleyici dili ve sağlam olay örgüsüyle inanca, inançsızlığa, arayışa, farklı kadınlara ve aşka dair baş döndürücü bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. Havva’nın Üç Kızı Türkiye ile Avrupa, dün ve bugün arasında gidip gelen güncel bir hikâye anlatıyor. Yüzyılımızın en çok tartışılacak konularından birini kışkırtıcı kahramanlar aracılığıyla ele alan, temposu hiç düşmeyen, kolay kolay unutamayacağınız bir roman. İskender Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır… En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe... Aşkı aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl bir âşık olur? İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır. Sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın. Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur. Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır. En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe... Attığımız her adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız. Budur çözülmesi gereken bilmece… Ustam ve Ben Öğrenme aşkıyla geçti ömrümüz, aşkı öğrenemesek de... "İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri. Orada her şey suya yazılmış. Ustamın eserleri hariç, onunkiler taşa kazınmış. O taşlardan birine bir sır sakladık. Çok zaman geçti üzerinden, nice alametler birikti ama hâlâ orada olmalı, bıraktığımız noktada. Bilmem bulan çıkar mı? Bulsa bile anlar mı? Ustamdan geriye kalan yüzlerce eserden ve binlerce, binlerce taştan bir tanesi var ki, altında gizli Arzın Merkezi." Pinhan "Pinhan!" dedi Dürri Baba. Sesi yaprak kımıldatmayan sabâ rüzgârı gibi doldu odanın içine. "Pinhan!" dedi çocuk üst üste üç kere. İlk kez bu ismi söylerken, farkında olmadan el çırptı; omuzları sevinçle oynadı; yüzünde gonca güller açtı. İkinci kez söylerken duruldu, az evvelki taşkınlığından utandı. Üçüncü kez söylerken, ateş bastı dilini, damağını; dudaklarında buruk bir tat kaldı. Beti benzi kül kesildi. O zaman Dürri Baba, kollarını iki yana açıp, olan biteni izleyen dervişlere doğru dönerek, "Nicedir adını bekler dururdu. Velhasıl adı da onu. İşte bugün kavuştular birbirlerine. Adı Pinhan olsun bundan böyle" dedi. Baba ve Piç Elif Şafak’ın Baba ve Piç adlı kitabını okudunuz mu? Okuyun. Üzerine çok yazıldığı için çok kısadan söyleyeceğim: Farklı katmanları, farklı okumaları, farklı çağrışımları keşfetmek için okuyun. Türkçenin sonsuz zenginliğini, Elif Şafak’ın dil oyunlarını, dille oynamasını, dili uçurmasını, cinsiyetçiliğe meydan okuyan dil “hınzırlıklarını” keşfedip, tadını çıkarmak için okuyun. Unutmak, anımsamak, anılar, suskunluklar, sırlar ve gerçekler, isyanlar ve boyun eğmeler, kaçışlar ve arayışlar üzerine, bizi bize anlatan enfes bir roman olduğu için okuyun. Zeynep Oral, Cumhuriyet Firarperest Tadına doyulmaz, kimi zaman kışkırtıcı, kimi zaman sakinleştirici ama ruhu hep özgür kalan yazılar… İnsan ki eşrefi mahlukattır, içindeki semavi özü keşfetmekle yükümlüdür. Çıkacaksın yollara, kendine doğru git gidebildiğin kadar. Keşif boynumuzun borcudur. Kendimizi keşfetmek, aşkı keşfetmek, dünyayı keşfetmek, Öteki'ni keşfetmek... (…) Çakılı kalmamak sırf alışkanlıklardan ötürü demir attığın koylara. Çıkmak oralardan, geçmek dalgakıranların beri tarafına, bilmediğin memleketlere varmak, tatmadığın yemekler yemek, sözlerini anlamadığın şarkılarla içlenmek, risk almak, dağılmak ve parçalanmak ve hasret çekmek buram buram, gurbetin tadına bakmak ve kendini yabancının gözünden görmek, şaşırmak yeniden, şaşırmak bir çocuk gibi dünyanın hallerine, çeşitliliğine, güzelliğine, acımasızlıklarına... şaşırmak ölene kadar... şaşırma kabiliyetini hiç yitirmemek... budur son tahlilde Âdemoğullarına, Havvakızlarına kendilerini keşfettirten serüven. Araf “İyi de bir insana neden ömür boyu geçerli olacak şekilde tek bir isim veriliyordu başka bir isim de verilebilecekken, hatta isminin harfleri karıştırılıp aynı isimden yenileri türetilebilecekken? Kendimiz de dahil etrafımızdaki her şeyi yeniden adlandırma şansı ne zaman alınmıştı elimizden? Doğuştan bana verilen bir isme ilanihaye mıhlanıp yapıştığımı bilmek nasıl sıkmaz ki canımı, hayattaki yegâne tesellim kendim olmamayı başarabilme şansım iken? İsimleri sonsuza kadar sabitleyen bir dünyaya saplanmışım, harflerin çığırından çıkmasına izin vermeyen. Ama ne vakit kaşığımı alfabe çorbasına daldırsam ismimi ve onunla birlikte kaderimi yeniden düzenlemek üzere yeni harfler yakalamayı umuyorum.” Şehrin Aynaları “Aynalar şehrine geldim çünkü benim hikâyemin önünü, benden evvel kaleme alınmış bir başka hikâye tıkıyor. Aynalar şehrindeyim çünkü bir kez şu bendi yıkabilsem sular çağlayacak, deli deli akacak; hissediyorum.” … Bazen, hakikat bütün çirkinliği ve çirkefiyle karşıma dikildiğinde, akıbetimi allayıp pullamak, süsleyip püslemek gelmiyor içimden. Böyle zamanlarda gözlerimi kapatıp, usulca arkama yaslanıyorum ve küfre özenen kelimelerin dişlerimin arasında bıraktığı o kekremsi tatla oyalanıyorum. “Aynalar şehrindeyim çünkü ben bir korkağım; ve ne olduğunu bilen her korkak gibi, bu sırrı kendime saklıyorum.” Bit Palas Bazı romanlar bittiklerinde başa dönüp ilk sayfaları tekrar okumak istersiniz. Romanı birkaç günde okusanız bile, sanki ilk sayfaları okuyalı aylar hatta yıllar geçmiş gibi, nasıl ve nerede başladığını anımsamakta zorlanırsınız. İşte Elif Şafak’ın Bit Palas romanını bitirdikten sonra bunları hissettim ve tekrar başladım okumaya… Asuman Kafaoğlu Büke Cumhuriyet Kitap Med-Cezir “… bir gün bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kuşa rastlar yol kenarında. Hayli merak eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yaşamak istemediklerini, nasıl olup da bir ‘yabancı’yı kendi kardeşlerine yeğlediklerini. Biri karga, biri leylek... O kadar farklıdır ki kuşlar, ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle. Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki, birlikte kaçar, birlikte uçar, beraber yaşamaları beklenenlerin yanında tutunamayanlar.” “Med-Cezir başlığı altında yazılarını toplamış Elif Şafak. (…) Dergilerde, gazetelerde yayımlanmış yazılar. Tarihsiz, çoğu kez de tarifsiz. Kendini de benzettiği, kökleri havada Tuba Ağacı gibi metinler. Böyle de olması gerek. Metin tek başına boşlukta duruyorsa duruyordur zaten. Durmuyorsa hiç durmasın zaten. Tarihsiz durabiliyorsa tarif edebilir kendini metin.” Ece Temelkuran “Elif Şafak’ı yalnız romanlarından tanıyanlara, kafalarındaki fotoğrafın eksik karelerini tamamlamak için Med-Cezir’deki yazıları okumalarını salık veririm. Burada kanlı canlı, öfkesiyle, inadıyla, kırılganlığıyla, tutkularıyla velhasıl renginin bütün tonlarıyla Elif Şafak var.” Ali Çolak Aşk Ya ortasındasındır AŞK’ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde... Ella Rubinntain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte “sorunsuz” bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella’yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar… ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller... Aşk... kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası… Aşk... Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman. Siyah Süt Bu kitap okunur okunmaz unutulmak için yazıldı. Suya yazı yazar gibi... "Siyah Süt" kadınlığın, kadınların hayatının kasvetli ve karanlık ama son tahlilde geçici bir dönemiyle ilgili. Birdenbire gelen ve geldiği gibi hızla dalgalar halinde çekile çekile giden bir haletiruhiye burada incelenen. Bu haliyle elinizde tuttuğunuz kitap bir nevi tanıklık. Otobiyografik bir roman. (...) Annelik dünyanın en yaşanılası, en muhteşem lütuflarından biri; güzel ki hem de nasıl. Aldığı tüm övgüleri fazlasıyla hak ediyor. Öylesine benzersiz, öylesine kıymetli... aynı zamanda çetrefil, karmaşık ve kimi zaman hayli ağır. "Siyah Süt, cesur, şaşırtıcı, tılsımlı bir roman: Bunca kötülüğün ortasında, bize umut veriyor Elif Şafak, dayanabilmek, direnebilmek ve sonra hayata, bir mucize gibi, yeniden başlayabilmek için." Selim İleri Mahrem “Öyle güzel ki uçmak... Öyle güzel ki tüyden hafif, uçurtmadan serseri, buhardan oynak, toz zerresinden kıvrak, kar tanesinden savruk olabilmek gökkubbede. Niyetim daha, daha da yükseklere çıkmak. (…) Niyetim gökyüzünde fersah fersah yükselip güneşin gölgesine değerek, bembeyaz bulutların üzerine çıkıp bağdaş kurmak ve bir de oradan bakmak dünyaya. Çünkü bilmek istiyorum aşağıda olup biten her şey görülüyor mu buradan bakıldığında? Merak ediyorum arka bahçelerde sırlanmış sırlar, işlenmiş kabahatler, yarım kalmış oyunlar kaydediliyor mu satır satır, kelime kelime? Bilmek istiyorum bir mahremiyeti var mı insanoğlu-insankızının, insan olmanın?” Kağıt Helva (…) Derken o yolculukta bir an geliyor, durup geriye bakma gereği duyuyorum. Geçtiğim yolları, uğradığım durakları, güzergâh boyu karşılaştıklarımı anımsıyorum. Bu kitap dünden bugüne yazdıklarımdan ufacık bir seçkidir. Bir alıntılar kitabı. Karın doyursun diye değil, tadımlık niyetine. Kağıdın üzerine konumuş birkaç tatlı kelam. Kağıt Helva… ELİF ŞAFAK Şemspare “Gönülden yazılmış her kelime şemsten bir parça” “Kararır gökyüzü bazen, kasvetli bulutlar kaplar semayı. Hayatın ritmi durağanlaşır, sohbetler bildikleşir, içimizde birikir yalnızlık hissi. Nasıl özleriz güneşi o zaman, griler içinde aradığımız bir tutam renk demeti. Peri tozu gibi, inceden. Gönülden yazılmış her roman, her hikâye, her kelime bir şemsparedir… Güneş parçası… Düşer omuzlarımıza, kar tanesi gibi usulca, yağmur gibi yıkar ruhumuzu, arındırır tozdan kirden tekdüzeliklerden… Şemspare...” Elif Şafak, bir kez daha hayatın içinden süzülüp gelen denemeleriyle karşımızda. Şafak’ın, Kasım 2010’dan bu yana Habertürk gazetesinde yayımlanan yazılarından oluşan seçkisi Şemspare adıyla yayımlanıyor. Altmışın üzerinde denemenin yer aldığı kitap, yazarın bir önceki deneme seçkisi Firarperest’in devamı niteliğinde. Şafak’ın kadın, yolculuk, edebiyat ve güncel konular üzerine yazılarının yer aldığı Şemspare’nin metinlerine eşlik eden illüstrasyonlar da yine M. K. Perker imzasını taşıyor.

Fiyat Geçmişi

Dönem içi en ucuz fiyat: 24 Kasım 2021 tarihinde 549

Dönem içi en pahalı fiyat: 23 Nisan 2023 tarihinde 1795